
ATATÜRK’ÜN TAASSUPLA İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
Atatürk, taassuba karşı çıkmıştır. Bir sözünde, “Taassup cahilliğe dayanır. Bundan dolayı taassupkâr olan cahildir İlim mutlaka cahilliği yener O hâlde halkı aydınlatmak lazımdır.” demiştir. Bu sözüyle o, toplumda taassubun yok edilmesi için insanların iyi eğitilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Atatürk, taassuptan uzak durma konusunda şöyle demiştir: “Vatandaşının veya herhangi bir insanın vicdani inanışlarına karşı, hiçbir kin duymayan, aksine saygı gösteren kimsede taassupsuzluk vardır. En azından başkalarının, kendininkine uymayan inanışlarını bilmezlikten, duymazlıktan gelir. Taassupsuzluk budur.” demiştir.
Atatürk, sadece taassuba karşı olmakla yetinmemiş, aynı zamanda düşünce özgürlüğünü, insanların fikirlerini serbestçe ifade edebilmelerini savunmuştur. Bu konu ile ilgili bir sözünde şöyle demiştir: “Şüphesiz, düşüncelerin, inanışların başka başka olmasından şüphe etmemek gerekir. Çünkü bütün fikirler ve inançlar bir noktada birleştiği takdirde bu, hareketsizlik belirtisidir, ölüm işaretidir.” Böylece o başkalarına zarar vermediği sürece herkese düşünce hürriyeti tanınması, özgürlük alanının genişletilmesi gerektiğine işaret etmiştir.
Atatürk, bir sözünde, “Din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiçbir kimse hiçbir kimseyi, ne bir din, ne de bir mezhebi kabul etmeye zorlayabilir. Din ve mezhep hiçbir zaman politika aleti olarak kullanılamaz.” demiştir. Atatürk bu sözüyle her türlü taassubun ve din istismarının karşısında olduğunu belirtmiştir.
Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, İslam dinine önem veren bir liderdi. O, yaptığı pek çok konuşmada dinimizden, Kur’an’dan, Peygamberimizden övgüyle söz etmiştir. Örneğin Atatürk, Peygamberimize duyduğu sevgi ve hayranlığı bir sözünde şöyle belirtmiştir: “Allah birdir. Şanı büyüktür… Peygamberimiz Efendimiz hazretleri, Allah tarafından insanlara dinî gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası hepimizce bilinmektedir ki Yüce Kur’an’daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyiz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir….”
Atatürk, Peygamberimizle ilgili bir sözünde de “O (Hz. Muhammed), Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonuca kadar o, ölümsüzdür.” Onun bu konu ile ilgili başka bir sözü de şöyledir: “Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam ona da öyle inanıyorum. Bilince ters, ilerlemeye engel bir şey kapsamıyor…”
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 25 ve 26. maddelerinde, “ Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir…” güvence altına alınmıştır. Bu durum aynı zamanda düşünce hürriyetinin cumhuriyet yönetimiyle güvence altına alındığını ortaya koymaktadır.
Her türlü taassuptan uzak durmalıyız. Kendimizi yeterli görerek doğruyu aramaktan vazgeçmemeliyiz. Tartışmaya açık olmalı ve başka düşüncelere de saygı duymalıyız. Kendi görüşlerimizi her zaman doğru, başkalarınınkini ise sürekli yanlış görmekten kaçınmalıyız. Körü körüne bir şeyi taklitten uzak durmalıyız. Vahyin rehberliğinden ve ilmin yol göstericiliğinden ayrılmamalıyız. Aklımıza sormayı ve vicdanımıza danışmayı ihmal etmemeliyiz. Ahlaklı, onurlu, kendine güvenen, gelişmeye açık ve erdemli bir insan olmaya çalışmalıyız.


